24 Haziran 2009 Çarşamba

Gün 3..


21 Haziran


Evden çıktılar; 76’lık annenin hazırlanması yine uzun sürmüş kapıda epeyce vakit beklemek zorunda kalmıştı. Pazar öğle sonrasının seyrek trafiğinde sakince yol aldılar. Güzel bir Hazirun ( Boris Vian'a teşekkürler, dilimize kattığı bu ay adları için. Türkçe bilmese de) ayı Pazar’ı. İlk gençlik yıllarında nefret ederdi Pazar günlerinden. Yapacak hiç bir şey olmazdı, tıkılırdı küçük odasına. Yazar çizer okurdu. TRT 3 de İzzet Öz dinlerdi.

İlişkilerde bir barometre vardır dengeyi sağlayan. Bir taraf fazla verici ya da talepkar olduğunda diğerinin barometresi kırmızıyı işaret eder. Neden böyle yapıyor, ne istiyor benden, yeterli değil mi bu seviyede ilişkimiz, nereye varmak istiyor? Sorular sormaya başlar, sorular olunca ilişkinin gerçeklği yok olur ve muhasebe defterine benzer.


Bak gözleri ne kadar hüzünlü. Çirkinlik görmemek için artık derinlere çekmişler kendilerini.
Mozart yaylılar için kuartet. D Minör, çok yavaş çal. Yayı dik tut ama belin kazık gibi olmasın. Enstrümanın ile uyum içinde ol, vücudunun yaylanışını ona göre ayarla, ikisi birlikte dans etsin...


Patrick: “ Sünger Bob, nerdesiiiin?”


Bob: “ Geliyorum Patrick, kare pantolonumu giyiyorum.”


Patrick: “ ben çoktan şortumu giydim üçgen bacaklarıma”


İşte ben de böyle sakinlik içinde Bikini Bottom’da yaşamak istiyorum……desem de Ben İstanbul’da yaşıyorum. Kendi yaşamımın tam ortasında bunuyorum. I am right in the middle of my own life! (çevireyim belki anlamayan çıkar) Ama bazen kendimi Woody Allen’ın filmin ortasına atılmış zavallı, şaşkın karakterleri gibi hissediyorum. Etrafa bakınıp soralar sorarak durumu anlamaya çalışan bir Karakter. Hatta bir dış ses, sahnenin içinde değil, perdenin bir köşesinden bakıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder